16 Kasım 2012

Elizabeth Hoyt - ÇİRKİNİN AŞIĞI



 ÇİRKİNİN AŞIĞI

Romantic Times 2006 En İyi Tarihi Romans Ödülü

Farklı dünyalara ait iki inatçı… Zengin ve hırslı bir kont ve kocası tarafından terk edilen genç, güzel ve kaprisli bir dul…
Teslim olmayan bir kadın hislerine ne kadar dur diyebilir?.. Tesadüflerin ördüğü ağlarda arzular mı gurur mu kazanacak?
Çirkinin Aşığı heyecanı yüksek ve kışkırtıcı bir hikaye sunuyor.
Bu kitabın bitmesini hiç istemeyeceksiniz.
-Julia Quinn
“Masalsı anlatımıyla Çirkinin Aşığı sizi arzular dünyasına sürükleyen keyif veren, akıcı ve duygu yüklü bir romans. Hoyt’un zeki karakterlerine ve onların hoş diyaloglarına, sıcak aşk sahnelerinde olacağı gibi hayran olacaksınız.”
—Kathe Robin, Romantic Times
“Elizabeth Hoyt Tanrı vergisi bir yetenek, incelik ve bitmek tükenmek bilmeyen bir tutkuyla yazmış.”
—Julianne MacLean
“Çirkinin Aşığı okurlar için seksi, ve şehvetli bir ziyefet!”
—Connie Brockway
“ . . . Çıkıp bu kitabı bir an önce edinmenizi şiddetle tavsiye ediyorum”
—Kassia Krozser
Birinci Bölüm
Vaktiyle çok uzak diyarların  birinde, üç yoksul kızıyla birlikte yoksul
Düşmüş bir Dük yaşarmış.
— Kuzgun Preus’ten
Little Batlleford, İNGİLTERE

Mart 1760
Çılgınca dörtnala giden bir at, kavisli, çamurlu bir yol ve yürüyen bir kadın bir araya geldiğinde, asla hoş bir son beklememelisiniz En iyi şartlarda bile, bu beraberlikten olumlu bir sonuç çıkması olasılığı son derecede düşüktür. Ancak bu sahneye bir de, kocaman bir köpekle birlikte, yoldan savrulmuş Arına Wren’i de eklerseniz, işte o zaman felaket kaçınılmaz olur.
Söz konusu at, yolunun üzerinde Anna’yı görünce ani bir şekilde yan tarafa sıçradı. Ona eşlik eden köpek de, atın tam burnunun dibine koşarak tepkisini gösterdi, bunun üzerine geriledi. Şaha kalkarak, iri toynaklarıyla adeta havayı tırmaladı. Ve kaçınılmaz olarak, at sırtındaki iri yarı binici de kendisini yerde buldu. Adam, sanki gökteyken vurulmuş da aşağı düşmüş bir şahin gibi Anna’nın ayaklarının dibine düşüverdi. Tabii bir şahinin kine kıyasla biraz daha kabaca bir inişli bu. Düşerken, uzun kol ve bacakları yanlarına açıldı, şapkası bir tarafa, kırbacı başka tarafa gitti ve çamurda gölcüğün içine doğru, görülmeye değer bir şekilde sular sıçratarak iniş yaptı. yığınla pis suyun etrafa fışkırmasıyla Anna da bundan nasibini alarak, sırılsıklam oldu. Şimdi köpek dâhil herkes sus pus olmuştu. Anna adama içinden aptal dedi, ama bunu sesli olarak dile getirmedi. Belli bir yaşa gelmiş dul bir kadın, bu arada iki ay içinde otuz bir olacaktı. hak etmiş olsalar da. erkeklere böyle sıfatlar yakıştıramazdı. Yok, bu kesinlikle olmazdı.
“Umarım bir yerinize bir şey olmamıştır,” dedi onun yerine. “Kalkmanıza yardımcı olabilir miyim?” Sırılsıklam haldeki âdama dişlerini sıkarak gülümsedi
Adamın, onun nazik yaklaşımına aynı şekilde cevap vermeye hiç niyeti yoktu. “Yolun ortasında ne işin vardı, seni aptal kadın?” diye bağırdı.
Erkeklerin aptalca şeyler yaptıkları zaman, kendilerini önemli göstermek için takındıkları asabi bir tavırla, kendisini çamur deryasından güçlükle kurtararak, kadına karşı baskın çıkmak üzere doğruldu. Solgun, Çiçek bozuğu yüzünde boncuk boncuk olmuş kirli sularla, korkunç gözüküyordu. Simsiyah kirpikler, kuzguni gözlerin etrafında gösterişli bir şekilde kümelenmişti, ancak adamın bu sıra dışı özelliği bile burnuyla çenesinin iriliğini ve ince dudaklarının renksizliğini dengelemiyordu.
“Gerçekten çok üzgünüm,” dedi Anna, gülümsemesini hiç bozmadan. “Eve yürüyordum Elbette sizin at sürerken tüm kullanıyor olduğunuzu bilseydim …”
Anlaşılan adam, zaten sorusunun cevaplanmasını beklemiyordu. Arma’yı da, açıklamasını da umursamayıp savuşturarak atına doğru yöneldi. Şapkasını ve kırbacını almadan, tuhaftı çimde yatıştırıcı, alçak ve tekdüze bir sesle söverek atına yaklaştı.
O sırada köpek olan biteni izlemek için yere oturmuştu.
Sıska bir duru olan alın derisinde tuhaf, açık renk yama benzeti parçalar vardı, bunlarda onu talihsiz bir benekli at gibi gösteriyordu. Gözlerini adama doğru çevirdi ve yan yan giderek, birkaç adım uzaklaştı
“Tabii ya. Memesine ilk kez dokunulmuş bir bakire gibi oynaş böyle, seni kurt yonigi iğrenç post yığını,” diye mırıldandı adam hayvana. “Seni bir elime geçirirsem. hastalıklı devenin oynak kıçlı eşeği becermesinden doğma piç, o .w. gelişmiş boynunu sıkacağım. Görürsün sen.”
At, okşayan tondaki bariton sesi daha iyi duyabilmek için, birbirine fazlasıyla uyumsuz duran kulaklarını döndürerek, ileriye doğru ürkek bir adım attı. Anna hayvana acıdı. Çirkin adamın sesi, ayağının altını gıdıklayan bir kuş tüyü gibiydi; Aynı anda hem sinir bozucu, hem de eziyet verici. Sevişirken de böyle midir acaba, diye merak etti herhalde en azından farklı kelimeler kullanırdı.
Adam, geminden yakalamak üzere. serseme dönmüş ata yaklaştı. Bir dakika daha kükrerler mırıldanmaya devam ettikten sonra, kıvrak bir hareketle hayvanın üstüne atladı. Üstüne giydiği dar güderi pantolon ıslanınca, ahlaksızca ortaya çıkmış olan adaleli bacaklarıyla atın gövdesini sıkarak, atın burnunu yola doğru çevirdi.
Şapkasız başını Anna’ya doğru eğerek, “İyi günler, bayan,” dedi ve arkasına bile bakmadan atını, yanında koşan köpeğiyle birlikte, dar yoldan aşağı doğru hızla sürdü. Bir anda gözden kaybolmuştu. Hemen sonrasında, toynak sesleri de duyulmaz oldu.
Anna, gözlerini yere çevirdi.
Sepeti, çamurun içinde duruyordu. Sabah alışverişinde aldığı her şey yola saçılmıştı. Üzerine gelen attan kaçarken düşürmüş olmalıydı. Şimdi, yarım düzine yumurta çamurlu suya sarılarını Kızdırıyor ve bir adet ringa balığında, onursuzca çamurlu suları boylamış olmasından dolayı, ona suçlarcasına kötü kötü…



Subscribe to Our Blog Updates!




Share this article!

1 yorum:

  1. elizabeth hoyt'un en güzel kitaplarından biri bence :))

    YanıtlaSil

Yorum yazan güzel ellerinize sağlık (:
ve Lütfen! Küfür içeren veyahut içeriğinde reklam olan yorumları yazmaktan sakınalım. Sormak istediğiniz sorular için bloğun sağ üst köşesinde bulunan İletişim kısmından her zaman mail atabilirsiniz. (:

Return to top of page
Powered By Blogger | Design by Genesis Awesome | Blogger Template by Lord HTML